Evini arıyordu ya ışığında,
Karlı bir akşamdı.
Neydi onu yollara düşüren?
Uzaklık hissi miydi, yokluk mu?
Peki, ne zaman bitecekti bu yol?
Kendini bile aramamıştı belki,
Evini aradığı kadar…
Kargalar eşlik ediyordu ona,
Kızılçamların altında.
Derin bir sessizlikte sürüyordu arayış.
Ama bulacaktı, hissediyordu.
Artık vakti gelmemiş miydi?
Bir evi olsaydı keşke,
Penceresinden ışık sızan,
Bacası tüten, balkonlu...
Kaç artı bir olduğunun önemi yoktu;
Yeter ki huzur dolu, sıcak olsundu.
Daha ne ister ki insan?
Ev deyince içine düşen
Tarifsiz sancı,
Geceleri uyutmuyordu.
Düşünüyor, hep düşünüyor
Ama bir türlü taşınamıyordu o hayale.
Çok mu şeydi istediği?
Hem… Kim istemez ki?
Kar da yağmıştı artık,
Hüznü iyice bastırmıştı.
Böyle sulu göz olunmazdı ama
Her ışıkta, camların ardında
Durup evini düşünüyordu yine.
Gurbet elde bir ev hayalidir tutturdu.
Zamanla kabullendiği de olmuştu
İstemediği şeyleri bile.
Ama bu sefer başkaydı.
Geçmiyordu içindeki sızı.
"Evim olsun," deyip duruyordu.
Cevap yoktu.
Çok mu şey istiyordu?
Belki de her şey
Bir fabrika kızı yüzündendi.
Ona özendi,
Evi olsun isteyerek.
Çocuktu ayrıldığında evinden.
Sonra dönse de yeniden,
Artık orada sadece bir misafirdi.
O gün bu gündür
Evini arayıp durdu.
Ait olmak istiyordu,
Varmak…
Ama ne zamandı o?
Kendisi de bilmiyordu.
Sadece istiyordu,
Çok istiyordu.
Göğüs kafesinde bir sızı
Zorluyordu son günlerde.
Hani evim?
Ne zaman varacağım?
Seher ÇAKIL
