yazık bize
yazık ki mısralarım süngü olmuşsa da
erişememiş hançer gözlerinin kisvesine
yazık diyorum
yazılı bir kamus edinemedim henüz
müptelası olduğum zehirli sözlerine
yazık oluyor
dünya gözüyle dinleyemediğim belagatine
yazık olacak
daldığında göremediğim kavgalara
büsbütün gövdenle
yazık olmuş çoktan
henüz çocukken bir tahterevallide
gösterdiğin gülüşte
ve fark edemediğimde bunu parlayan güneşte
yazık oldu Kurt Seyit’e
tek bir saç telim uğramamış düşüne
düşün ki serindir rüyaların senin
kızıllık ne arar kopkoyu bir gecede
kendimi kurtaramam vakur duruşundan
sen de bunu şairin intiharı say
yazık olmaz mı bana
kanıma birkaç tane mayın döşesem
düşmez mi senin de kalemin
kudretli ellerinden
tamam, öleyim sen iste ama
kurtarmayacak mıyız birlikte
birkaç mahalle
birazcık başkent
bazı sokaklar ve uğruna ölünecek ülkem
uğruna ölünecekse en ön safta
sen, ben ve kalender dostlar
altımızda dizgin tanımaz atlar
yazık olur avludaki boşluğa
alınmış intikamla dolduramayacaksak
sen mesela İstanbul olsan
ben nasıl yaraşırım içindeki zindanlara
yazıklar olsun varlığına
bırakırsam direnişi yokluğundan bıkarak
serçe parmağını tutmadan
uçarsam tanıdığım koylara.
seni her düşündüğümde denk düşürdüm
-bu da her an denk düşmemiz demek-
kütüğe can veren sesin bulsun kulak zarımı
yazık olmasın
bir kez terk ederim siperimi
işim sana kavuşmak olsun
utkulu bir komutan kırsın boynumu
sinesinde ceylan olacaksam
ve tek zaferi olarak kalacaksam ömür boyu.
11.06.2025’
Ankara.
