Elindeki telefonun açık kalan ekranını küçük parmaklarının yardımıyla kapatıp önündeki duvarda sergilenen ve onu renkleriyle cezbeden duvar halısına bakmaya devam etti. Öylesine dalmıştı ki az önce annesiyle babasının arasındayken şimdi onların gerisinde kaldığını fark etti. Çünkü karşısındaki çerçevede yer alan halının desenlerine, renklerine ve motiflerine benzer bir şeyi daha önce hiçbir ekranda görmemişti ve bu görüntü; onu anne babasının yanına koşturmaktansa yerinde kalmasına ikna edecek kadar ilgi çekiciydi. İçinde uyandırdığı hislerin tarifini kendisi yapamasa da annesi ve annesinin uyarısıyla duvardaki halılara hayranlıkla bakan kızına dönüp memnun gözlerle bakan babası, yaşamış olduğu anın ne kadar kıymetli olduğunun farkındaydı.
Çoğu Türk halı ve kilim sergisinin başköşesinde kendisine yer bulan “Eli Belinde” motifi de o gün sergilenen üç duvar halısından sonra Duru’nun ilgisini çeken ve önünde uzun süre kalmasına sebep olan ilk güzellik olmuştu. Bu denli ilgilenmesi ve soran gözlerle bakmasına dayanamayan babası Duru için bir rehber olmaya karar verdi.
-Göçer atalarımız için hayvanları çok önemliydi. Sadece etlerinden, sütlerinden faydalanmazlar; tüylerini ve yünlerini kullanarak kendilerine kıyafet, yastık, örtü, halı, kilim ve sayamadığım kadar çok şey yaparlardı.
-O zamanki hayvanların tüyleri bu kadar renkli miydi yani?
Sorusuyla babasının açıklamasına ara verdiren Duru, babasını hem güldürdü hem de ona kızının ilgisini çeken şeylerin tüm detaylarını hemencecik bilmek isteyecek kadar meraklı olduğunu hatırlattı.
-Hayvanların tüyleri bu kadar da renkli değildi elbette ama bunun için de çevrelerindeki bitkilerin özlerinden faydalanmayı öğrendiler. Tıpkı senin boya kalemlerinle defterinin sayfalarını renklendirdiğin gibi onlar da yünleri bu bitki özleriyle renklendirmeye başladılar.
Her şey Duru için daha ilgi çekici hâle gelmişti artık. İşin içinde hem hayvanlar hem de renkler girmişti. Üstelik bitkilerden elde edilen renkler. Oysa kendisi için renkler sadece renkli kalemlerin ara sıra kırılan uçlarıyla ulaşılabilen şeylerdi. Bir ufuk genişliyor, taze dimağı uzaktan da olsa kültürüyle tanışıyordu. Anne ve babasıysa bu ana tanık olmalarından dolayı manevi bir sevinç duyuyorlardı. Sergiye gelmek için çıktıkları yolun buralara çıkmasını umsalar da bu kadarını beklemiyorlardı. Duru’nun kontrastlı ekranların yerine kilimlerin pastel renklerine bu denli dalıp gidebileceğini hayal edememişlerdi.
-Peki, üzerindeki bu resimleri de o renklerle mi yapmışlar?
Sorularına devam eden Duru, resim derken aslında halı üzerindeki motifi kastetmeye çalışıyordu. Bu detay da ebeveynlerinin rehberlik deneyimlerinde yeni bir pencere açıyordu. Her kilim başka bir motif barındırıyor, her motif de ayrı bir anlam içeriyordu. Annesi de hiç üşenmeden, kızının büyülenmişçesine bakıp kaldığı “Eli Belinde”yi anlatarak başladı:
-Babanın da söylediği gibi atalarımız hayvan yünlerinden ve bitki özlerinden yararlanıp birçok ürün elde etmişler ama bunlara desen ve motif eklemeyi de unutmamışlar. Bunu yapmalarındaki amaç sadece güzel görünmesi değil, aynı zamanda farklı anlamlarıyla farklı şeyler dile getirmek istemeleriymiş. Kimi motif bir dua ve umut niyetiyle örülürken kimisi de minnet veya yakarış içeriyormuş. Mesela bu halıdaki güzel motifin adı da Eli Belinde. Eli Belinde de uğuru, anaçlığı, doğurganlığı ve bereketi simgeliyor kızım. Soylarının devamı için halılara, kısmet için eşyalara, bereketli bir hasat zamanı için tahıl çuvallarına işlenirmiş. Hatta Eli Belinde’yi mendillerine ören kadınlar, bu mendilleri bir evlatları olacağı haberi için eşlerine verirlermiş. Gördüğün gibi küçücük bir motifimizle neler ifade etmiş atalarımız. Motifimiz diyorum çünkü bu da Türk milletinin yüzyıllardır nesilden nesile taşıdığı ortak bir mirasıdır. Nasıl ki dilimize, sanatımıza, geleneklerimize, göreneklerimize sahip çıkıyorsak kültürümüzün bu güzel parçasına da sahip çıkmak zorundayız. Sahip çıkmakla kalmayıp bizden küçüklerimize veya henüz görmemiş olanlarımıza tanıtıp sonsuza dek yaşamasını sağlamak gibi bir görevimiz de var.
Babasının araya girmesiyle birlikte bu hoş ama bir o kadar da yüklü açıklamalara bir süre ara verildi. Duru ortada, ebeveynleri iki yanında sergi içerisinde turlarına devam ettiler. Başta az önce Duru’nun önünden bakmadan geçip gittiği halılar olmak üzere tüm halıları tek tek gezip, her halının önünde dakikalarca durup her motif ve desenin anlamı üzerine konuştular. Sergi içerisindeki turlarına bir iki parça kilim ve Duru’nun gördüğü andan itibaren istediği mavi boncuğu da alarak son verdiler. Eli Belinde ilk hangi kilime nakşedildi bilinmez ama şimdilik son olarak Duru’nun minnacık yüreğine nakşedilmişti.