sadece rüyalarda hissedilen duygular
gerçek olamayacak kadar sakin hatıralar
ve vahşetin habercisi uğultulu rüzgarlar
ızdırap içinde uyusan da kısıktır sesin
inim inim inleten çiziklerinden zahir
sahi haykırtır mı insanı yamacından kesik?
belirsiz bir halenin izindedir belki vakit.
öyleyse düşüş koyalım ilerleyen günlere
yükselmeyeceği apaçıktır
ruh, bu işte pek mahir.
kasıtlı sanılır kuşların uçuşu güzün
kuşlar aldatmaz, aldatır rakımların yüksekliği
ve güvenilen dağların bir sözü
kuştum, varamadım koştum güney yarımküreye
uçacaktım ki vurdular sol kanadımdan
kızıl bir tüy düştü
sürünüp vardım istediğim menzile
görecektim gönül gözüyle yüce berduşu.
kazılmış bir mezardan baş kaldırıyor yengi
korkma, oradan görünemez suretin
elbette ki değildir bir at kimsenin dengi
yelesinde taşıyor kırık bir yankı
bir şey var havada -ne toz ne tedirginlik-
kuşakların unuttuğu bir ayinin kalıntısı
dumanı savrulmuş, ataların töresi
sivri rüyalar düştü alnımın ortasına
sıvısı akıyor esvabıma
çizen: Salvador Dali.
yarım kalmıştır fısıltılar birkaç iz bırakıp
gizil savlar hakkında hakikatler gizlenmiş
uçurumun yamacında oturmuş kızıl kedi
belki kurtarır bir ırmak gelip
belki yel alır götürür saçlarını sevip
belki dökülür gökten üstüne birkaç tortu
belki beklediğine değmez kalır yontu
belki beniz benekler belirir bedeninde
hiç olmazsa onlara dokunur her gördüğünde.
gördüm gönül gözüyle yüce berduşu
ağladı, yüzüme aktı tüm korkusu
“rüya görmeyi unutanlar yönetir bu devri
ama yıkacak rüyasını gerçekleştirenler.”
şaşırdım karşısında çıktım parmak ucuma
“ölüm bir son değil hiç bekleme bizden
düşmanın benzetmesidir kendi suretine.”
göğe baktı berduş, yıldızları saymadı
saymak eksiltirmiş -batıl bir bilgi-
bildiği tek gerçek:
“unutulmak kurtuluştur bazen”
ama hatırlayanlar kalmalı,
yoksa neyle sarsılır zalimin gecesi?
sustuk -şiirin kanla yazılmış son dizesi-