Logo

BUNA SİZ İZİN VERDİNİZ

  1. SANAT - POLİTİKA
  2. ELEŞTİRİ

Psikolojik şiddet ve bu şiddete katlanabilirlik zamanla insanda yerleşen hatta konfor alanı ilan edilen bir durum. Çoğu kişi bu şiddeti normalleştirip olması gereken buymuş gibi görmeye meyilli. Peki, siz hayatınızın iplerini sadece hoşgörü gösterdiğiniz ama hiç tanımadığınız iki insana verir miydiniz?

Resimler
Speak No Evil filmi iki farklı sonlu versiyonuyla ortalama bir gerilim filmi olacakken detaylarla bir anda farklı bir noktaya çekiyor bizi. Ana karakterlerimiz Danimarkalı bir baba, bir anne ve bir kız çocuğu. Tatilde yine kendileri gibi olan bir aileyle tanışıyorlar fakat tanıştıkları ailenin erkek çocukları var ve dilsiz. Aile onlara çok samimi davranıyor ve biraz emrivakiyle evlerine davet ediyorlar. Dilsiz çocuk bir şeyler anlatmaya çalışsa da kız kavrayamıyor. Yavaş yavaş ev içinde bu aileye psikolojik bir şiddet başlıyor. Kadın ve kız rahatsız oluyor ama karşı taraf yeniden samimi tavırlarla bunu örtüyor. Aileyi sürekli manipüle ederek evlerinde tutmaya çalışıyorlar. Dilsiz çocuklarına da agresif tavırlar gösteriyorlar. Evlerinde ağırladıkları misafirlere yemek parası ödetiyorlar. Kişisel alan ihlalleri, sınırsızlık, rahatsız edici tavırlarla karşılaşan aile yine de şans vermeye devam ediyor. Sonunda olayları anlayıp kaçmaya çalışırken küçük kızın oyuncağını almak için geri dönüp yakalanıyorlar. Bu film tam olarak bazı radikallerin sığınmacı olarak gittikleri memlekette onların sorunlarını dinlemek için röportaj yapan spikere “Dört kadın alacağız, çoğalacağız. Sizi geçeceğiz. Burada azınlık siz olacaksınız.” söylemlerinden sonra çekildi. Filmdeki yardımcı karakterin adı Mücahit. Birçok kaygıyı filmle aktarmışlar halka. “Bunu bize neden yapıyorsunuz?” diye sorunca “Buna siz izin verdiniz.” cevabını veriyorlar. Çırılçıplak soyup bir çukurda taşlayarak (recm ederek) öldürüyorlar. Ne kadar da Orta Doğu’dan bir son değil mi? Çok fazla korku-gerilim filmine denk geldiğinize eminim. Bu filmlerde çeşitli sonlar olur. Son Durak filmindeki sonlar aklıma geldikçe hâlâ ürperirim mesela. Solaryuma giden genç kızların üstüne kapanan kapak, tahta taşıyan kamyonun arkasında durmak ve tahtanın dökülüp saplanması, dönme dolabın kopması ve aşağı düşmek ve benzeri… Her türlü zor sonu yazmıştır bu senaristler. Bir sebep yokken sırf öldürmek için neden çırılçıplak soyarak taşlamayı seçmişlerdir? Neden ısrarla “Buna siz izin verdiniz.” demişlerdir? Son yıllarda ülkemizin de ana problemi düzensiz göç ve düzensiz göçün getirdiği suç dalgası. Hâlihazırda sürekli suçun övgüye mazhar tutulduğu ülkemize bir de suçlu alıyoruz. Bunların sonucunda da 12 yaşındaki Behiye, 22 yaşındaki Ada Uzkul, 17 yaşındaki Ayşegül Aydın gibi hayatının baharındaki kişilerin göç edenler tarafından katledilmelerine şahit oluyoruz. Sadece ekonomik bir çöküş değil aynı zamanda hukuki bir çöküş de mevcut bu sebeple. Tacizcinizi bulamazsınız çünkü Türkiye Cumhuriyeti’ne kaçak girmiştir. Evinize saldıranlardan şikâyetçi olamazsınız çünkü arkalarında baroları vardır. Kendi evinizde rahat ettirmezler çünkü size kinleri vardır. Hiçbir şey yapmasanız bile içten içe yok olmanızı isterler. Yine de onlara acımanız için mağduriyet hikâyeleri yazarlar. Maalesef bu tuzağa da düşenler çoktur. Bu filmde aile, bir rahatsızlık olduğunu fark edip devam ediyor. Aynı toplumların bir sürü soruna göz yumması gibi. Düzen size bu filmin ismini söylüyor: No Speak Evil. Türkçeye “Sakın Ses Çıkarma” diye çevirelim. Ses çıkarmadıkça hepimiz o çukurda taş yemeye devam edeceğiz.